Reklam Reklam
Hizmetler
« Nisan 2025 »
Pa Sa Ça Pe Cu Cu Pa
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
282930    
Adres

gazete

AksamCumhuriyetHurriyetMilliyetSabahTurkiye

Hizmetler

e-konsolosluk Mydictionary Dil Kurumu

Mezhepçilik ve Mezhepler

İnsanoğlu yaşadığı her dönemde mutlaka herhangi bir dine inanmıştır. Bu dinlerin yanı sıra şu anda ortada olan semavi dinler insanoğluna barışı, huzuru, kardeşliği ve sevgiyi öğütlemişlerdir. Bu umdeleri hayata geçirmek için peygamberler gönderilmiş, kalıcı olması için gelen emirler kitap olarak insanoğluna emanet edilmiş, doğru olan ile yanlış olan açık bir şekilde belirtilmiş, yapılması veya yapılmaması gerekenler bildirilmiş olmasına rağmen bu bilgileri alan insanoğlu kendine göre bu dinlerden yorumlar çıkarmış, din adına kurallar koymuş bunun adına da mezhep demişlerdir. Kendi koyduğu kurallar ışığında bazen caiz olmayan bir hükmü vererek, fitne ve fesada yol açanlar da olmuştur.
Bunu söylemek için gerilere gidip tarihleri araştırmaya gerek yoktur. Her gün yüzlercesine şahit olduğumuz olaylar ve kan gölüne çevrilmiş çevremize bakmamız yeterlidir. Bütün bu olanlar herkese bulunduğu yerde, bulunmuş olduğu mevki ve makam gereği, sorumluluklar yüklemektedir. Üzerindeki bu sorumluluktan kaçan veya farkında olarak yapması gerekeni yapmayan herkes bu akan kandan, Müslümanlar arasında artan kin ve nefretin yaymış olduğu kötülüklerden sorumludur.

Bu kavgaların Selçuklu Hükümdarı Melikşah'ın, veziri Nizamülmülk döneminde de devam ettiğini, dört mezhebin hak olarak kabul edilmediğini görüyoruz. Nizamülmülk Siyasetnamesinde "Allah katında hak mezheplerin iki olduğunu söylüyor." Kendisinin mensup olduğu mezhep ile Sultanın mezhebini hak olarak kabul ediyor. Buna rağmen Nizamiye medresesinde dört mezhebin fıkhının okutulmasına zemin hazırlayarak güzel bir uygulama başlatıyor.
Memlûklu sultanı Melik Zahir Baybars'ın 663 Hicri yılında baş kadılığın Şafii mezhebinden olduğu makama her mezhepten bir kadı tayin ederek Sarayda dört mezhebin kadısına yer verip ve divana dâhil etti. Vilayetlere de her mezhepten bir kadı atayarak dört mezhebe eşit imkân tanıdı. Dört mezhebin hak olarak bilinmesine zemin hazırlayan süreç ancak Sultan ve Üniversitelerin meseleye el atamsıyla başlamış, günümüzde de devam ediyor.

Caferi mezhebine mensup olan insanların zaman içinde ayrı devletleri olmuş. Fakat 1400 yıllık bir zamanın büyük bir bölümü diğer mezheplerle iç-içe yaşamıştır. İlk dönemlerdeki sıkıntılı zamanların dışında problem yaşanmamıştır. Hatta 18. yüz yılın ilk yarısında Nadir Şah'ın teklifiyle Caferi mezhebinin beşinci mezhep olarak kabul edilmesi Sünni ve Şii ulema arasında görüşülmüştür. Şartlar üzerinde bir anlaşma sağlanamadığı için bu düşünce hayat kazanamamıştır. O günden bugüne şartlar değişmiş, rejimler değişmiş fakat mezhepler farklılıklarını koruyarak birlikte yaşıyorlar. Eşit şartlarda değil tabii. Caferi mezhebine mensup olan insanlar devletin sunduğu imkânlardan yararlanamıyor.
Bu eksiklik hiçbir mevzuatın arkasına sığınmadan bir an önce giderilmeli Caferiler de vatandaş olarak bu hizmetlerden payını almalıdır. Geçmişte akim kalmış güzel bir girişim Cumhuriyet Türkiye'si tarafından hayata geçirilmeli, Caferilik resmiyet kazanmalıdır. Türk dünyasında birlik ve beraberliğin önünde bir engel gibi görünen mezhepçilik problemlerini aşmamız lazımdır. Türkiye burada da öncülük yaparak, bizim dışımızda yaşayan milyonlarca Caferi mezhebine mensup Türkün kendisine dönen yüzlerini görerek, istismara müsait kapıları kapatmalıdır.

İlköğretimden Üniversiteye kadar Caferi fıkhının okutulmasına imkân hazırlayarak, bizleri başka ülkelerde eğitim alma sıkıntısından kurtarmalıdır. Neticede bizler hepimiz Allah'ın bir olduğuna, Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve Kur'an-ı Kerimin O'na verilmiş bir kitap olduğuna ve Ahiret gününe inanan insanlarız. Hepimiz O'nun getirdikleriyle amel ediyoruz.

1  2  3