Toplum olarak kapalı devre hayat sürdürdüğümüz müddetçe kendi dar sosyal çevremizin dışındakilerden ya haberimiz olmadı, ya da onlarla ilgili bilgiye sahip değildik. Zamanla Anadolu insanı hem ülkenin farklı yörelerini, kültürel farklılıklarıyla görüp tanıma imkânına sahip oldu, hem de millî sınırlarımız dışındaki diğer milletleri ve ülkeleri de yavaş yavaş tanımaya başladı.
Son yıllarda ülkemizde "açılım" rüzgarları esiyor. Farklı etnik ve inanca dayalı vatandaşlarımız artık korkmadan, ürkmeden kendi altkimliklerini ortaya koyabiliyor ve bununla ilgili taleplerini de seslendirmekten çekinmiyorlar.
Böylesi bir ortamda "Avrupa Türk Caferiler Birliği" adlı bir kuruluşla, Türkiye ve Batı Avrupa Türkleri tanış oluyor. Ne Türklüğünü ne de Müslümanlığını asla tartışma ve pazarlık konusu yaptırmayan, tam tersine, karanlık güçlerin oyununa karşı uyanık ve dikkatli olan, hatta bu konuda yetkilileri bile uyaran bir vakur ve şuurlu duruşa sahip olan ATCB'nin, 18.4.2010 tarihindeki Bielefeld sempozyumunda da aynı düşüncelerimiz teyit edilmiş olmasından memnuniyet duyduk.
Türkiye'nin toplam nüfusuna oranla Caferi/Şii mezhebine mensup vatandaşlarımızın sayısı belki birkaç milyonu geçmez, fakat özellikle Doğu Anadolu'nun Kars-Iğdır yöresinde yoğunlaşan Azeri Türkleri'nin devamı Azerbaycan'dır ve İran nüfusunun yarıya yakınını teşkil eden Güney Azerbaycan bölgesindeki Türklerdir. Bunlara ilaveten Kerkük-Musul bölgesindeki Irak Türkmenlerinin de takriben %60-70'i yine Caferi mezhebine mensupturlar.
Dindarı ve seküleriyle Türkiye vatandaşları bu kendi gerçeklerimizi daha yeni yeni öğreniyor. Toplantılarda, medyada birbirimize karşı gönül okşayıcı sözler söylesek de, dediğimiz kadar bu farklılıklarımızı hazmettiğimiz kanaatinde değilim. Bu iş belli bir süreç ve eğitim ister. Biraz da ezberimizi bozmak gerek...
Bugün ne Osmanlı ne de Safevi devleti kaldı ama zihinlerimizde "Sünni Yavuz Sultan Selim" ve "Şii Şah İsmail" bütün canlılığıyla yaşıyorlar. İkisi de Türk, ikisi de müslüman... Türk tarihinde onlarca Türklerarası büyük savaşlardan sadece birisi, Çaldıran Muharebesi (1514) olmasına rağmen, mezhep farklılığının önplana çıkarılması veya istismar edilmesi neticesinde Azerbaycanlı Şair Mehmet Aslan'ın dediği gibi:
Çaldıran'da dünyamızı çaldırdıh
Behtimizi köhylan atdan saldırdıh
Ağlımızı o geder ki çaldırdıh
İki gardaş kılıç çekti bir ruha
Özümüze gelemmedik bir daha
Şimdi özümüze gelme zamanı, şimdi birbirimizi farklı düşünen iki gardaş gibi kabullenip kucaklama zamanı... Kendisi ve kendisinden olanlarla barışık olmayan milletlerin barış ve huzur içinde kalkınmaları mümkün değildir. Avrupa Türk Caferiler Birliği, kendisini dışlayanlara bile kucak açmış, yollarına diken atanlara gül uzatmıştır.
Bielefeld'teki sempozyumda bunu gördüm, hissettim, yaşadım. Genel Başkan Mehmet Irmak'ın şahsında emeği geçenlere şahsım adına teşekkür ediyorum.