Yıllardır ayrı-ayrı birbirinden kopuk hareket etmemizin bedeli ağır oldu. Bir dönem bulunduğumuz yerlerde yeterli insanımız olmasına rağmen bir araya gelemedik. Çok az denebilecek sayıda insanımız bayramdan bayrama veya cumalarda camilere gitti. Mezhep farklılığı yüzünden büyük çoğunluk, milli ve manevi değerlerimizin yaşatıldığı bu mekanlardan uzak kaldı. Bu zaman dilimi içinde burada doğup büyüyen çocuklarımız ne mezhebini ne de dinini doğru dürüst öğrenebildi.
Bunun toplumumuz açısından büyük bir kayıp olduğunu gören bizler kalabalık olduğumuz şehirlerde zor da olsa biraraya gelip, dernekler kurarak çoluk-çocuğumuza dinimizi mezhebimizi öğretmeğe çalıştık. Fakat burada da başka bir sıkıntı ile karşılaştık. Bizim hocaların kadrolu olmayışı vize almalarına engel oluyordu. Bu yüzden bizler İran'dan getirdiğimiz hocalar ile bu sıkıntılarımızı gidermeye çalıştık. Bu seferde başka bir problemle karşılaştık. Buralarda yetişen çocuklar anne-babası ile Türkçe konuşmasında bile sıkıntılar olurken, İran'dan gelenleri anlamaları çok daha zor oluyordu. Burada da arzulandığı kadar verimli olunamadı.
Zaman içinde bu zorluklar da aşıldı. Çeşitli kurslar ve testlere tabi tutulduktan sonra vize konusundaki problemler kısmen giderildi. Bizler de en azından bizimle aynı dili konuşan, çocuklarımızla kolay anlaşabilecek ve aynı gelenek-görenekleri paylaşan hocaları görevli olarak getirme imkanımız oldu.
Bu ise bizim için çok önemli bir fırsattı. Hemen hemşehrilerimizi arayarak böyle bir imkanın olduğunu söyledik. Bazı arkadaşlarla bire bir görüşüp bu konuyu enine boyuna tartıştık ve neticede toplumumzun her kesiminden insanların görüşü alınarak birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin yollarını aradık. Çünki hepsi bizim insanımızdı. Bunu yaparken de birkaç maksadımız vardı.
Önce bu uzak diyarlarda birbirimizle olan irtibatımızın devam etmesi.
Sonra bir dayanışma içinde hareket ederek bu konularda yeterli gücü ve imkanı olmayan insanlarımıza yardımcı olunması. Daha sonra birbirimizin eksiyini tamamlamak için işçisiyle, işvereniyle, eğitimcisi (hocalar) ve toplumda kendilerine değer verilin saygın "aksakkallar" dediğimiz büyüklerimiz ile bir organizasyon içinde çalışmaktı.
Bunun için önce dernek başkanlarının katıldığı bir toplantıyı Almanya'nın Bielefeld şehrinde yaptık. 15 dernek temsilcisinin katıldığı bu toplantıda katılımcılar görüşlerini bildirdiler. Gördük ki birbirinden kopuk çalışmalar yapan dernekler aynı şeyleri düşünüyorlar. Bu da, yapılacak çalışmaların alt yapısının hazır olduğuna bir işaret idi. Bunu da yeterli görmedik ikinci bir toplantıya her kesimden temsilciler davet edip son bir istişare yapmak için Almanya'nın Bergheim şehrinde toplanmak üzere dağıldık.
Bergheim da yapılan toplantıda işadamları ve eğitimcilerin görüşleri de dinlenildi. Netice toplumun hangi kesiminden olursa olsun mevcut meseleleri çözüme götürecek yolun aynı olduğu bir daha görülmüş oldu. Artık işi zamana bırakmadan hemen bir yönetim kurulu oluşturup çalışmalara başlanması kararı çıktı. Seçilen yönetim kurulu yapması gereken işlerin büyük bir sorumluluk ve vebal olduğu bilinci içinde bu topluma hizmet aşkıyla göreve başladı ve Yönetim Kurulu oluştu.
Sonuç olarak bu teşkilatın Genel Başkanı olarak şunu belirtmeliyim ki, bu teşkilat hiç kimseye karşı kurulmuş bir teşkilat değildir. Ayırca hiç bir organizasyona dolaylı veya dolaysız bir bağlılığı da yoktur. Tek amacı insanlarımızın kendi kültürlerini arzu ettikleri şekilde yaşamalarına yardımcı olmaktır. Nifak, iftira, yalan ve çamur atma gibi ahlaki meziyetlerin harcı olmayan hadiseler bizden uzaktır. Dinimize, mezehebimize, kültürümüze hoşgörü ile yaklaşan herkes ile birlikte çalışabiliriz.
Çaba bizden tevfik Allah'tandır.